info @ giresunguncel.com.tr

Bu vatan, toprağın kara bağrında, sıra dağlar gibi duranlarındır. Bir tarih boyunca, onun uğrunda kendini tarihe verenlerindir. Ne güzel ifade ediyor şair Orhan Şaik Gökyay. Bu vatan kimin sorusunun en güzel cevabı bu dizelerdir sanırım. Evet kıymetli dostlar, bu yazımızda biz de bu vatanın sahiplerini anacağız, minnet duyguları içinde, büyük bir hayranlık ve teşekkür duygularıyla hep birlikte milli mücadele yıllarına, o ateşten günlere bir yolculuğa çıkalım.
Düşmanın bu cennet vatanı karış karış işgal etmeye, bir ulusu topluca tarih sahnesinden silmeye çalıştığı günlerdi. Askere olan ihtiyaç günden güne arttığı için ,daha askerlik çağı gelmemiş,çocuk yaştaki kuzucuklar bile askere alınmaya başlamıştı. Yozgatlı Hasan da bu kuzulardandı. Hasan 64.piyade alayına katıldı. Yüz başı Sırrı Bey bütün askerleriyle teker teker ilgileniyordu. Hasan da onun askerleri arasında idi. Bıyığı bile henüz yeni terlemeye başlamış ana kuzuları, cepheye uğurlanmıştı birer birer. Bir talim esnasında Sırrı Bey, Hasan’ın saçındaki kınayı farketti. Elde kına görmüştü ama saçtaki kınaya bir anlam veremedi. Hasan’a sordu saçındaki kınayı. Bilemedi Hasan. Anneme sorarım dedi. Bir mektup yazdırarak anasına, saçındaki kınayı sordu. Mektup yazıldı yazılmasına ama, yerine ulaşır mıydı bilinmez. Ulaşsa da anası okur muydu, cevap yazsa Hasan’a ulaşır mıydı. Bu soruların cevabını bilen yoktu. Günler sonra mektubun cevabı geldi. Anası şöyle diyordu mektubunda: Hasan’ım! Kınalı kuzum! Biz de kına üç şey için yakılır. Evlenecek kıza kocasına kurban olsun diye. Kurbanlık koçlara Allah’a kurban olsun diye. Bir de askere gideceklere vatanına kurban olsun diye. Yavrum,komutanın emrinden çıkma. Ateşe bas dese gözün kapalı emre uy. Allah’a emanet ol yavrum. Sırrı komutan göz yaşları içinde mektubu okudu. Yaverine bana Hasan’ı bulun. Mektubu ona ben okuyacağım dedi. Yaver bir müddet sonra geri geldi. Komutanım Hasan Arıburnu’nda şehit düşmüş . Bu cevabı alan Sırrı komutan göz yaşlarına boğuldu.
Binlerce Kınalı Hasan şehit oldu Çanakkale’de. Henüz bıyıkları bile terlememiş, ayakları yalın koştular cepheye. Dönen olmadı geriye. Üzerinde yaşadığımız vatanın her karışı sulandı kanlarıyla. Tarihin görebileceği en büyük destan yazıldı Çanakkale’de. Bir ulus yeniden var oldu. Evlatlarını kınalayarak cepheye, sanki düğüne gönderiyor gibi şehadete gönderdi analar.
Gençlerimizle Çanakkale’yi ziyaret etmeliyiz dostlar. Çanakkale ruhunu bizzat müşahede etmek, yaşananları yerinde görmek, göstermek gerekir. Sadece anlatmak yeterli olmaz. İmkansızlık içinde, verilen mücadeleyi, çekilen çilenin dönüştüğü nimeti yerinde görmek çok etkili olacaktır.
Vatanımız yoksa hiç bir şeyimiz yoktur kıymetli dostlar. Vatanımız yoksa biz de yokuz. Görüyoruz değil mi savaş olan ülkeleri. Vatanları yok. Bölük pörçük, savruldular rüzgarın önündeki yaprak gibi. Çanakkale geçilseydi aynı durumu yaşardık Allah muhafaza. İşte o kınalı kuzular sayesinde vatan bölünmedi. İşgalciler tarihin benzerine şahitlik etmediği bir direnişle karşılaşınca arkalarına bile bakmadan kaçtılar. Öğrendiler Türk’ün yurduna tasallut edilemeyeceğini.
Çanakkale, Sakarya,Milli mücadele,on beş temmuz ve diğer darbe girişimleri, her birini aynı okumalarla değerlendirmemiz gerekir. Biz feleğin çemberinden geçmiş, tarihini kanla yeniden yazmış bir milletiz. Bunu asla unutmamalı ve gençlerimize de unutturmamalıyız.
Bu vatan kimin? Bu vatan uğruna kendinden geçenlerin, bu vatan kendinden, anadan babadan,yardan, evlattan, candan geçenlerindir. Bu vatan,isimlerini tarihin bildiği, bizim belki de hiç duymayacağımız,isimsiz kahramanlarındır. Bu vatan anaların kınalayarak cepheye uğurladığı kınalı kuzularındır.
Allahın selamı, rahmeti tüm şehitlerimizin üzerine olsun.
Cumanız mübarek olsun dostlar.