İklim değişikliğiyle birlikte yaşanan yoğun hava olayları ve afetlerle mücadele için Afet ve Acil Durum Yönetimi (AFAD) Başkanlığınca 3 yıl önce "Türkiye'de İklim Değişikliğinden Kaynaklanan Afet Risklerinin Azaltılması ve Uyum Konusunda AFAD'ın Kapasitesinin Artırılması Teknik Destek Projesi" başlatıldı.

Proje kapsamında heyelanlara karşı erken uyarı sistemi çalışması yürütülürken Türkiye'de en yoğun yağış alan ve en çok heyelanın görüldüğü iller arasında yer alan Rize, pilot il seçilerek yağış miktarları, insan davranışları ölçüldü ve erken uyarı sistemi prototipi oluşturuldu.

İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Orman Fakültesi Orman Mühendisliği Bölümü Havza Yönetimi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yusuf Serengil, uzman olarak görev aldığı Avrupa Birliği (AB) destekli projedeki çalışmaları ve Türkiye'deki heyelan riski hakkında açıklamalarda bulundu.

Proje kapsamında heyelan ve benzeri afetlerle mücadeleye yönelik çalışmalar yürütüldüğünü ve risk analizlerinin yapıldığını anlatan Serengil, "Rize özelinde heyelanlara yönelik analizler yaparak heyelana neden olan yağış eşiklerini ortaya koyduk, erken uyarı sistemi fizibilite çalışması yaptık." dedi.

"Türkiye'nin diğer bölgelerinde yaygınlaştırılacak"

Sistemi geliştirmek için veriye ihtiyaç duyduklarını dile getiren Serengil, şöyle devam etti:

"Veriler elimizde var ama tam istediğimiz detayda, hassasiyette değil. Erken uyarı sistemleri kurulduktan sonra 2-3 yıl denenmesi, sürekli geliştirilmesi gerekmekte. Kurulması için yeterli veri ve detaya sahip bir prototip geliştirdik, zaman içerisinde geliştirmek üzere çalışmaları başlattık. Rize pilot il, daha sonra Türkiye'nin diğer bölgelerinde yaygınlaştırılacaktır. Rize'de geliştirilen sistemi, benzer çalışmalarla Trabzon'a, Giresun'a, Ordu'ya uygulayabilirsiniz. Topoğrafya, arazi kullanımı, insan davranışları benzer."

Türkiye'de henüz afetlere yönelik spesifik yerel, bölgesel erken uyarı sistemlerinin bulunmadığına dikkati çeken Göktürk, "Meteoroloji Genel Müdürlüğünün AFAD'la ortak bir yağış uyarı sistemi var. AFAD'ın yerel ve merkezi birimlerine heyelan temel eğitimi, erken uyarı sisteminin nasıl kurulabileceği, geliştirilebileceği yönünde eğitim vereceğiz." ifadelerini kullandı.

"Ağustos sonu, eylül başı kritik"

Türkiye genelinde en çok yağışın aralık-ocak döneminde düştüğü, bununla birlikte heyelanların ortalama yağışın düşük olduğu yaz ve yaz sonu, haziran-ekim döneminde gerçekleştiği bilgisini veren Serengil sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ağustos sonu, eylül başı kritik dönemlerdir. Yağış durumuna bağlı olarak önümüzdeki haftalarda büyük olasılıkla buna şahit olacağız. Geçen 30 yıllık veriye baktığımızda yarım saat ile 2 saat aralığında metrekareye 50 kilogram ve üzeri yağış düştüğünde insan kaybına yol açabilecek bir heyelan riski yüksek, 100 kilograma yükseldiğinde heyelan neredeyse kaçınılmaz oluyor."

Son yıllarda dünya genelinde atmosferik afetlerin sayısında artış olduğunu, son Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) raporlarının bu durumu net biçimde iklim değişikliğiyle ilişkilendirdiğini kaydeden Serengil, "Geçen yüzyılın ortalarında, atmosferik afetler yine vardı ama yılın belli dönemlerinde yağmur, belli dönemlerinde kar yağardı. Artık bu durum değişiyor çünkü daha fazla güneş ışığı geliyor, atmosferde tutuluyor, sisteme giren enerji miktarı artmış durumda. Bunun sonucunda modern insanlık tarihinin en sıcak yıllarını yaşıyoruz. Buzulların erimesiyle daha fazla su, daha hızlı ve fazla buharlaşma, daha yüklü bulutlar ve yağışın dağılışında anomaliler oluyor. Neticede herhangi bir bölgede kuraklık, aşırı yağışlar iç içe veya art arda yaşanabiliyor." değerlendirmesinde bulundu.

"Heyelanı önlemek için insan davranışları önemli"

"Heyelan erken uyarı sistemleri temelde heyelana karşı insanları önceden uyarır, heyelanları önlemez" diyen Serengil, heyelanları önlemek veya azaltmak için insan davranışlarını düzenlemek gerektiğini ifade ederek şunları söyledi:

"Kurumların, yörede yaşayan insanların bilinçli olmaları, ev veya tesis yapacakları zaman bunun sonuçlarını biraz görebilmeleri, 'permakültür' dediğimiz doğaya uygun mimarileri tercih etmeleri, yasal düzenlemelere uymaları gerekiyor. Heyelanı önlemede temel prensip suyun akışına engel olmamak veya en az seviyede engel olmaktır. Bir ev, bina yapıyorsanız yağışla gelen yüzeysel akışa en az şekilde engel olmalısınız. Zira suyun karşısındaki şey er geç ortadan kalkacaktır, çok basit bir kural."

Heyelanların, eğimi düşük yerlerde veya çok dik yamaçlarda gerçekleşmediğini vurgulayan Serengil, "Riskin çok arttığı belli bir eğim aralığı var, ekolojik özelliklere bağlı olarak değişmekle beraber genellikle yüzde 30-60 eğimli yerlerde gerçekleşiyor. Buralarda ağaçları kesip tarım yaptığınız zaman toprağı tutan, kurutan ağaçların köklerinden faydalanamıyorsunuz. Ağaçlar topraktaki suyu alarak kurutuyorlar. Heyelanda toprağın kuru olmaması çok önemli." diye konuştu.