GRÜ Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Beyhan Kesik, programın açılışında yaptığı konuşmada; “Değerli konuklar, edebiyatçı ve şair kimliğinin yanı sıra eğitimci, gazeteci, veteriner hekim, siyasetçi ve milletini aydınlatma yolunda tam bir aydın olarak Türk Milletine  öncelik eden Mehmet Akif Ersoy’u ve İstiklal Marşı’mızın kabulünün 103. yıl dönümünde bir kez daha anmaktan kıvanç ve mutluluk duyuyoruz. Mehmet Akif Ersoy kültür ve sanat hayatımızın en önemli isimlerindendir. O, İstiklal Marşı şairi olarak milletimizin gönlünde müstesna ve haklı bir yer edinmiştir. Edebiyatçı kimliğinin yanında inanmış bir mümin olarak da temayüz eden Mehmet Akif Ersoy, ahlakı ve sarsılmaz karakteriyle de Türk Milletinin daima iftihar edeceği bir kimlik olmayı başarmıştır. İstiklal şairimizin bütün hayatı, yazıları, fikirleri ve eserlerinde bu sarsılmaz karakterin yansımalarını görmek mümkündür. Sanatını milletine adayan bir şair olan Mehmet Akif Ersoy, korkma diyerek başladığı İstiklal Marşımızın daha ilk dizelerinde bu yüce milletin sonsuza kadar bağımsız yaşayacağını tüm dünyaya haykırmıştır.” ifadelerinde yer verdi.

Panelde ilk olarak söz alan Fen Edebiyat Fakültesi Dekan Yardımcısı ve Tarih Bölümü Başkanı Prof. Dr. Sezai Balcı İkinci Meşrutiyet’ten 12 Mart’a Osmanlı Devleti’nin Genel Durumu başlıklı bir sunum gerçekleştirdi.  Devamında konuşan Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hatem Türk ise, Mehmet Akif Ersoy’u konuşurken onun bir Meşrutiyet aydını olduğunu vurgulamak gerektiğini ifade ederek; “Akif, son derece donanımlı ve devlet aklına sadık bir kişidir. Mustafa Kemal Atatürk Ankara’da karargâh kurduktan sonra sanatçı ve yazarları buraya çağırmıştır. Bu durum bu dönemde hem silah hem propaganda hem de manevi güç açısından oldukça önem teşkil etmekteydi. Daha önceden tanınan ve milli mücadeleye destek veren Mehmet Akif Ersoy’da Ankara’ya çağrılmıştı. 16 Mart 1920’de İstanbul İngilizler tarafından işgal edilince artık Anadolu’ya geçmek gerektiği kanaatine varmış ve Ali Şükrü Bey ile Ankara’ya gitmiştir. Mehmet Akif Ersoy’u belki de en iyi tanımlayan kelime apaçık, dosdoğru ve hak yol anlamlarına gelen “Sirat-ı Müstakim” kelimesidir. İslamcı bir bakış açısının milli mücadeleye desteği oldukça önemlidir.” dedi.

Türk’ün Özü Akif’in Sözü panelinin son konuşmacı Giresun Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türkçe ve Sosyal Bilgiler Eğitimi Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Öğr. Üyesi Dursun Şahin ise katılımcılara Akif ve Atatürk başlıklı bir sunum gerçekleştirdi. Şahin, “Akif’i anma adına her yıl toplanıyoruz. Onu fazlaca anıyoruz, bahsediyoruz. Atatürk’ün “Türk çocuğu atalarını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.” sözü ile Akif’in “Tarih’i “tekerrür” diye tarif ediyorlar; hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?” sözü aynı düşüncenin farklı şekillerde ifade edilmiş halidir. İkisi de dilin sadeleşmesi gerektiğini savunmuşlardır. İşgal yıllarında manda ve himayeye karşı tam bağımsızlık düşüncesinden asla vazgeçmemişlerdir. Atatürk Kurtuluş Savaşı’nın Başkomutanı ise Akif de Direnişçi Vaizidir.” diyerek sözlerini noktaladı.

Panel, oturum başkanı ve konuşmacılara teşekkür belgesi takdiminin ardından sona erdi.