giresunguncel @ gmail.com

“Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır, o satıh bütün vatandır”

Balkanlar’dan Yemen Çölleri’ne Kafkaslar’dan Fizan’a kadar cümle emperyalist güçlerle mücadele etmiş bu toprakların çocukları 2 milyon 600 bin şehit vermişi milyonlarca kişi kolunu bacağını kaybederek gazi olmuştur.
Bir de tablonun üzerine Rus-Ermeni ittifakı ile meydana gelen ocak sönmelerini, aile dramlarını ekleyin ve Anadolu Türk’ünün içinde bulunduğu trajediyi öyle hissetmeye çalışın.
Anadolu’nun hemen hemen her yeri Fransızlar, İngilizler, İtalyanlar tarafından çiğnenmekte, buna bir müddet sonra Yunan çizmeleri de eklenecektir.
Türk Milleti’nin ve vatanının düşeceği bu hali gören bir tek kişi vardı o da Mustafa Kemal’dir. Yönettiği ordulardan kurtarabildiği silahlarıyla birlikte Anadolu’ya gelmiş, kendisi İstanbul’a geçerek dirayetsiz ve ürkek Vahdettin’den Harbiye Nazırlığını kopartıp ipleri Mustafa Kemal’den çekiniyor, Kazım Karabekir’e güveniyordu. Ve saray güvenmediği Mustafa Kemal’i Anadolu’ya geçirmemek İstanbul’da tutmak için her tedbire başvurmuştu. Mustafa Kemal sınırları dahilinde çözümler ararken diğer yandan da Anadolu’daki teşkilatlanmasını güçlendiriyor, hemen her ilde Milli Cemiyetleri kurduruyor, “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır, o satıh bütün vatandır” emrini vereceği günler için il, ilçe, sokak vatan savunması başladığında ise İstanbul ve Ankara diye iki başlılığı ortadan kaldırmak için ise Vahdettin’den aldığı yetkiyle İstanbul’u terk etmenin gerekliliğine inanıyordu.

Vahdettin’in Mustafa Kemal’i İstanbul’dan çıkartmak gibi bir niyeti yoktu. Bundan böyle olmasını İngilizler de istemiyordu. Vahdettin ve İngilizler Mustafa Kemal’i İstanbul’da tutmak istedi. Vahdettin, Anadolu’yu İstanbul’da iken karış karış teşkilatlandırıp Kuvayi Milliye ruhunu şaha kaldıran Mustafa Kemal’i milleti teskin etmek gibi bir görevle İstanbul’dan çıkartmaya mecbur kalmıştır. Ona bunu icbar eden bizzat Mustafa Kemal’dir. İngilizler Mustafa Kemal’in Anadolu’ya ne niyetle geçtiğini bildikleri için onu durdurmaya çalışmış ama başaramamışlardır. Zaten Mustafa Kemal’de Bandırma Vapuru kaptanına böyle bir tehlike olduğunda en yakın yerde gemiyi karaya oturtma talimatı vermiştir. Geminin karaya oturması demek Mustafa Kemal’in Samsun’a olmasa bile herhangi bir noktada Anadolu’ya ayak basması demektir. Anadolu ise İstan’da yapılan teşkilatlanma vesilesiyle zaten Mustafa Kemal’i beklemektedir.

Kurtoğlu Hacı Hafız Mustafa Zeki’nin yazdığı İstiklal Mücadelesi Şiiri;
“Kurtoğlu Hacı Hafız, millet muhabbeti vatan aşkı ile
Söylüyor irşat ediyor hoş görülüğü ile
O vatan aşığı, vatan farzı eftal ibadettir diyor
Vatan hizmetlerinde önde bulunmak büyük saadettir diyor
….
Vatanperverlik vatan uğruna nefisten feragattır diyor
Söylüyor telkin ediyor bilerek anlayarak
Seferde ölümlere karşı askerin önünde,
Hazarda fiselillah milletin rehberliğinde
Tehliller gönlünde tekbirler dilinde
Durmuyor gidiyor ok gibi fırlayarak

Vatanperverlik vatan uğrunda nefisten feragatmış
Vatana hizmetler Ahsen ve eftal ibadetmiş
Bu duygularla bağlanmak büyük saadetmiş
Yürüyün Giresun Halkı bu yönde imana uyarak

Titriyordu yer gök gulgulatı tekbirden
Kaçıyordu münhezim düşman o şehametli tenzirden
Kurtulmadı akıbet haklı tenbihi tenfirden
Ermişti Hacı Hafız sevinçten ağlayarak

Vatan silmişti gözyaşlarını libası matemi atmıştı sırtından
Tebrike şitap etmişti kurtulan dostlar her taraftan
Ehli vatan neşetü zaferle o gün neşendi ne handan
Dönüştü Hacı Hafız’da gazadan neşet ile göğsünü kabartarak.
(Hacı Hafız Mustafa Kurtoğlu)