giresunguncel @ gmail.com

Türk’ün kahramanlığında şiir ve türküler yazdıran Giresunlular,  Mondros silah teslim antlaşması imzalanır imzalanmaz “Evlattan önce vatan” diyerek bulunduğu safını açıkça ilan ediyordu. İşgal bölgelerinde, Türklere esir muamelesi yapılıyor, azınlıklar alabildiğine şımarmış, şımartılıyordu. Rumlar ve Ermeniler büyük devletlerin teşvikiyle taşkınlıklara başlayınca, Türk halkı bir araya gelerek topraklarına göz dikenlere karşı cemiyetler, çeteler kurmaya başladılar.
O günler için Hüseyin Rauf Oebar şu değerlendirmede bulunuyordu; “Mustafa Kemal Paşa mücadeleye atılmasaydı bu memleket kurtulamazdı.  Anadolu’nun tehlikeye düşen yerlerinde, Batı’da, Doğu’da ve Güneydoğu’da başlayan ve bir yutsever düşüncenin ürünü olan zayıf fiili direnme hareketlerinin her biri ayrı ayrı kolayca bastırılabilirdi.”

Evet bunu Cumhuriyet döneminin muhaliflerinden biri dile getiriyordu. Saray mensuplarında ise Yunan hayranlığı başlamıştı. Ayrılıkçıların ‘fikri lideri’ ve yerel yönetimlerin merkezden ayrı olarak kendilerini yönetmelerini savunan Prens Sebahattin Türkiye’nin kurtuluşunun ancak Yunanistan’la ciddi ve riyasız bir yakınlık kurmayla olabileceğini söylüyordu.
Mondros’un imzalanmasından sonra Giresunlu Osman Ağa, 42 yere telgraf çekti. “İmhamıza karar verilmiştir. Trabzon’da bir kongre yapalım, silaha sarılalım.” cüretini herkesten ömce söylemiştir. Bu nedenle öncü Milli Kuva-yı Milliye’cidir. (Kaynak: Teoman Alpaslan Öncü Milli Kuva-yı Milliyeci Milis Yarbay Gazi Osman Ağa)

Bakınız Hasan İzzettin Dinamo diyor ki; “Giresun’da, Batı Anadolu’da, Yunanlılara tuz, ekmek ve ak teslim bayrağı götüren eşrafın tersine, direnme gücünün başına hep Giresun Eşraf ve zenginleri geçti. Müdafaa-i Hukuk Derneği’nin Başkanı olarak da Osman Ağa seçildi.” Gazi Topal Osman Ağa, 16 Mart 1921’de Milli Mücadeleye çağrısında şöyle sesleniyor;”Ey din kardeşlerim, muhterem arkadaşlar, içimizdeki Pontusçuları temizledik. Ermenilere terk-i silah ettirdik. Başta büyük düşmanlarımız var. Yunan Ordusu’da yurdumuza saldırdı. Kardeş kavgasını bırakalım. Bir din kardeşi olarak birleşelim. Yunan ordusunu yurdumuzdan atalım. Davamızın peşi çok büyüktür. Vatanımızı bu felaketten kurtaralım.”

Türk ulusu ilk kez her yandan kendisini kuşatan ve ölüm fermanını okuyan düşman yığınlarına karşı dikildi ve sırtındaki pireleri bir silkinişte döken bir aslan gibi fırlattı. Bu sırada dünyaya parmak ısırtan kahramanlar ve kahramanlıklar havai fişekler gibi ardı ardına ışık saçarak yükseldi.
Bu duruma örnek olarak Giresun’da Osman Ağa, Binbaşı Hüseyin Bey, Kurtoğlu Müderris Hacı Hafız ve Bilal Kaptan’ı sayabiliriz.
Giresun’Da parola ve yol gösterilmişti;
“Aba zıpka başlık,
Üç kuruş harçlık
Ağa dayı beni de yaz”
Müderris Kurtoğlu Hacı Hafız Mustafa Zeki’nin “ Büyük  taarruzdan önce” adlı şiirinde şöyle yazıyor;
“Tarihi bir telaş vardı Türk siperlerinde,
Sanki bir düğüne hazırlanır gibi
Ve hepsi bütün bir ordu
O anı sabrısızlıkla bekliyordu.
Topal Osman, Kurtoğlu Hacı Hafız, yanık Ömerler,
Kara Zıpkalı Giresunlular, Seğmenler
Aydınlılar, Yozgatlılar, Niğdeliler
Zafere and içtiler, helalleştiler, Kemal’in askerleri”

SAVAŞ ALANI
“Yürüdüler üstüne ölümün
Diş aldı, tırnak aldı yerini süngünün
Bedeli ağırdı özgürlüğün
Geriye düşmek, geriye dönmek yoktu
Karşı koyulmaz bir arzuydu şahadet, Kemal’in askerli.”
ZAFERDEN SONRA
“Bu Türk’ün mucizesiydi
Tüm Anadolu bayram yeriydi
Koçyiğitler diktiler al sancağı doruklara
Özgürlüğe susamış topraklara
Şükrederken Yüce Tanrı’ya
Haykırdılar tüm dünyaya
O sihirli ve kutsal sözcüğü
Bir kez daha
‘Ya İstiklal ya ölüm, Kemal’in askerleri’”

Bugün özgürce bir yaşamı bize armağan eden, bayrağımızı ve devletimizi bağımsızlaştıran Mustafa Kemal Atatürk’ü, silah arkadaşlarını ve bugünde onların devamı olan vatan uğrunda canlarını feda etmeye hazır olanları rahmet ve minnetle anıyoruz. Ruhları şad olsun.
“Tarihi olmayan bir miller, köksüz bir ağaca benzer.” Bu söz büyük Atatürk’e aittir ve Atatürk Türk Cumhuriyeti’nin kurucusudur. Bu duruma hiçbir Türk karşı çıkamaz ancak T.C. Devletini kabullenmeyenler karşı çıkabilir.