giresunguncel @ gmail.com

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün son döneminde Hatay’ın anavatan topraklarına katılabilmesi için adeta milli seferberlik ilan edilmişti.

Türk nüfusu baskın olmasına rağmen, Fransa Hatay’ı bir türlü bırakmıyordu. Mustafa Kemal Paşa ise kararlıydı. Ömrünün son günlerine kadar Hatay sorunu ile uğraştı. O Hatay halkının örgütlenmesini istiyor, bu sayede uluslararası bir krize yol açmadan bölgeye dikkat çekmeyi amaçlıyordu.
Yapılan çalışmalar kısa sürede meyvesini vermişti. Hatay’ın Türk nüfusu birbirine adeta kenetlenmiş, Fransa’nın mandasından kurtulmuştu. Ancak Fransa Hatay’ı Türklere vermeye niyetli değildi. Suriye’ye bırakma kararı aldılar. Mustafa Kemal Paşa bu girişimleri kabul etmedi, edemezdi. Hatay bir şekilde Türk vatanına katılacaktı.
1938 yılının 19 Mayıs’ını Ankara’da geçirdikten sonra hemen yollara düştü. Hastalığı nüksetmesine rağmen kararlıydı. Önce Mersin’e sonra Adana’ya gidildi, resmi karşılama törenleri yapıldı. En önemlisi ise Modern Türk Silahlı Kuvvetleri ordusunun geçişiydi. Paşa’nın gelişi ile Mersin ve Adana’da muhteşem geçit törenleri tertiplendi. Mesaj çok açık bir şekilde y erine gitmişti. Atatürk bu hamlesiyle hiçbir şekilde geri adım atmayacağını ve Hatay’ın sömürülmesine müsaade etmeyeceğini dünyaya haykırıyordu. Bir süre sonra Fransa’dan geri adım geldi. Hatay’ın Suriye’ye verilmesine özerk bir yapıya bürünmesi ve seçim yapılarak Hatay Meclisi’nin oluşturulması kabul edildi. Tam bu noktada Mustafa Kemal’in diplomatik maharetleri devreye girdi.
Hatay’ın kendi içinde yapacağı seçimleri Türkler kazanmalıydı. Büyük bir seferberlik başlatıldı. Okuma yazma bilmeyen Türkler diğer şehirli Türkler tarafından eğitiliyordu. Bunun için yüzlerce insan kırsal alanlara gidip, bilmeyenlere okuma yazma öğretip oy kullanır hale getirdiler.
Mustafa Kemal’in son isteğinin yerine gelmiş ve seçimler sonucunda Hatay Meclisi’nin çoğunluğunu Türkler almıştı. Önce İstiklal Marşı’nın Milli Marş olarak kabul edilmesi için İsmet Paşa görevlendirildi. Onun çalışmaları da meyvesini verdi ve İstiklal Marşı Milli Marş olarak kabul edildi. Sonrasında da Hatay’ın Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne katılmasına karar verildi. Mustafa Kemal Atatürk ömrünün son günlerinde tek bir Mehmetçiğin burnu bile kanamadan memleketine toprak kazandırdı. Atatürk siyasi dehasını kullanmış, bütün dünya bu katılıma şaşırmıştı. O hasta olmasına rağmen, Hatay’ın anavatana kavuşmasını düşünüyor, vatanının menfaatlerini ön plana alıyordu.
Mustafa Kemal Samsun’a çıktığında ülkenin genel durumu ve görünümü şöyleydi. Mustafa Kemal anlatıyor;
“1919 yılı Mayıs’ının 19’uncu gönü Samsun’a çıktım. Ülkenin genel durumu ve görünüşü şöyledir: Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu grup, 1.Dünya Savaşı’nda yenilmiş, Osmanlı ordusu her tarafta zedelenmiş, şartları ağır bir ateşkes anlaşması imzalanmış. Büyük savaşın uzun yılları boyunca millet yorgun ve fakir bir durumda… Saltanat ve hilafet makamında oturan Vahdettin soysuzlaşmış, şahsını ve bir de tahtını koruyabileceğini hayal ettiği alçakça tedbirler araştırmakta. Damat Ferit Paşa başkanlığındaki hükümet aciz, haysiyetsiz ve korkak. Yalnız padişahın iradesine boyun eğmekte ve onunla birlikte kendilerini koruyabilecekleri herhangi bir duruma razı.
Ordunun elinden silahları ve cephanesi alınmış ve alınmakta. İtilaf Devletleri ateşkes anlaşmasının hükümlerine uymayı gerekli bulmuyorlar. Birer bahane ile itilaf donanmaları ve askerleri İstanbul’da. Adana ili Fransızlar; Urfa, Maraş, Gaziantep İngilizler tarafından işgal edilmiş. Antalya ve Konya’da İtalyan askeri birlikleri, Merzifon ve Samsun’da İngiliz askerleri bulunuyor. Her tarafta yabancı subay ve memurlar özel ajanlar faaliyette. Nihayet konuşmamıza başlangıç olarak aldığımız tarihten dört gün önce, 15 Mayıs 1919’da İtilaf Devletleri’nin uygun bulması ile Yunan ordusu da İzmir’e çıkarılıyor. Bundan başka, memleketin her tarafında Hristiyan azınlıklar gizli veya açıktan açığa kendi özel ve maksatlarını gerçekleştirmeye devleti bir an önce çökertmeye çalışıyorlar.
Sonradan elde edilen güvenilir bilgi ve belgelerle iyice anlaşılmıştır ki, İstanbul Rum Patrikhanesi’nde kurulan Mavri Mira Heyeti illerde çeteler kurmak ve idare etmek, gösteri toplantıları ve propagandalar yaptırmakla meşgul…”