info @ giresunguncel.com.tr

Peygamberler, Allahın elçileridir. Dinimizi güzel yaşayabilmek adına, bizlere kılavuz olsunlar diye yaratanımız göndermiştir onları. Pek çok peygamber, insanlık tarihi boyunca, kulları aynı Allaha davet etmiş, iyinin, güzelin, doğrunun yolunu göstermiştir. Hayatları hep batılla mücadele ile geçmiştir. Kavimleri tarafından öldürülenleri bile olmuştur.
Peygamberler halkası son peygamber, bizim peygamberimiz Muhammed Mustafa (s.a.v) ile son bulmuştur. Artık insanlığa yeni bir peygamber gelmeyecektir. Onun getirdiği din, İslam dini son din, Kuranı kerimde son kutsal kitaptır. Hal böyle olunca da insanlık son peygamberin ümmeti olma paydasında buluşmuştur.
Hz. Muhammed peygamber olmadan önce de, peygamber olduktan sonra da toplumunda çok sevilen örnek bir şahsiyetti. İnsanlara sırf insan oldukları için değer veriyordu. Mekke’nin gençleri etrafında toplanmıştı. Saygılı, sevgili, toplumsal sorunlara duyarlı bir genç olarak hep önde ve önderdi. Peygamber olduktan sonra omuzlarına binen ağır yükün sorumluluğuyla hareket etti. Hud suresindeki Emir olunduğun gibi dosdoğru ol ayeti indiğinde ashabına, bu ayet beni yaşlandırdı demişti.
Doğru olmak, istikametten ayrılmamak peygamberlerin hayat prensibidir. Bu prensip ümmetlerinin saadetine kapı aralar. Bütün peygamberler gibi, peygamberimiz de doğru yaşamış ve Müslümanlara bu yaşantısıyla örnek olmuştur. Onun hayatında yanlışa, yalana, eğip bükmeye yer yoktur. Söz verildiğinde tutulmalıdır. Çocuk bile olsa aldatılmamalıdır. Çarşıda, pazarda, aile hayatında, ticarette, her yerde ve her zaman dürüst olmak çok önemlidir. Dünya ve ahiret saadeti buradan geçmektedir.
O Ümmetine çok düşkün bir peygamberdi. Günahlarından tövbe etsinler, doğru yolu bulsunlar diye gece gündüz didinen bir peygamber. Bir keresinde yüce Allah şöyle uyarmıştı kendisini: iman etmiyorlar diye kendini heba ediyorsun. Böyle yapma. Sana düşen sadece uyarmaktır.
Onunla birlikte yaşayan sahabe elbette çok nasipli idi. Aralarında bir peygamber yaşıyordu. Onları kendinden çok düşünen, seven, yanlış yaptıklarında uyaran, doğrusunu gösteren bir kılavuzdu o. Sahabesi yanındayken, gelecekte kendisine, onu görmeden iman edecek ümmetini çok özlediğini ifade etmişti.
Kıymetli dostlar, efendimizin özlediği, hasretle yad ettiği o ümmeti bizleriz. Sahabesinin yanında dostlarım diyerek zikrettiği o bahtiyar kullar biziz. Kıyamet meydanında, Allahım senden hiçbir şey istemiyorum sadece ümmetimi istiyorum diyerek, Allahtan talebi bizleriz. Ne büyük şeref! Bizi Ona ümmet kılana ne kadar şükretsek azdır.
Bütün derdi ümmetin kurtuluşu olan efendimize layık olabiliyor muyuz? Bunca çabasını hak edecek bir yaşantı içinde miyiz? Onun bizi özlediği kadar biz de onu özlüyor muyuz? En önemlisi de Rabbim bir gün kavuşturursa Ona söyleyecek bir sözümüz olacak mı?
Mevlidi nebi haftasının sonlarına yaklaştığımız şu günlerde bu sorularımıza cevap arayalım dostlar. Kişi sevdiğiyle beraberdir. Rabbim sevdiğimizden ayırmasın duasıyla.
Hayırlı cumalar dostlar.