info @ giresunguncel.com.tr

Günler, zaman, hızla geçiyor. Akşamlar akşamları, sabahlar sabahları, aylar yılları, mevsimler birbirini kovalıyor. Bu kovalamaca bazen o kadar hızlı gerçekleşiyor ki, nasıl olduğunu anlamlandırmakta zorlanıyoruz.
Geçici bir hayatı ebedi kılmak için yaşıyoruz yer yüzünde. Hiç ölmeyecekmiş gibi bu dünya için, her an ölecekmiş gibi ahiret için. Bu ikisinin arasında orta yolu bulmak çok maharet istiyor bazen. Ölümü unutarak, çoğu zaman hatırlamayı bile istemeden, dalıyoruz dünyanın velvelesine. Bitip tükenmez işlerimiz var. Onları yoluna koymadan ölmek zaten hiç uygun olmaz. Çocuklarımız evlenecek, en azından bir ev, bir araba alınacak. Zaman kalırsa ibadetlere bakılacak.
Ömür denilen olgu, bize sormadan, bir su misali akıp gidiyor dostlar. Dünün çocukları olan bizler, kırkını devirmiş olduğumuz halde yaşlılığa doğru gidiyoruz. Çocuklarımız büyüdü. Yaşamda büyük bir değişim var. Doğanlar, yetişenler, yaşlananlar, yaşlanmadan hayatın baharında dünyadan göçenler. Büyük bir yolculuk var. Aslında bütün bu telaşın tek sebebi bu büyük yolculuğa hazırlanmak. Bu hazırlığı yaparken gerekli her şeyi yanımıza almak. Bunu bir tatil hazırlığı gibi düşünebiliriz. Hani tatile giderken valiz hazırlarız özenle. İhtiyaç duyabileceğimiz her şeyi almaya gayret ederiz. Öyle ki unutulan bir şey olmasın diye günler öncesinden yavaş yavaş başlarız hazırlığa. Aklımıza geleni koyarız. Bu tatil en fazla bir haftadır belki de. Bir hafta sürecek bir tatil için bu kadar hazırlanırken insan, ebedi yurdu için neden hiç hazırlanmaz? Ölümü neden hiç hatırlamaz? Sevdiklerine ve kendisine ölümü neden hiç yakıştıramaz?
İnsan ebedi olanı, hiç bitmeyecek olanı arzular. Öyleyse bizim isteklerimizi karşılayacak olan dünya değildir. Geçici olan, ebedi olanın yerini hiçbir zaman tutamaz. Ebedi olansa ahiret yurdudur. Öyleyse hazırlık yapalım dostlar. Lezzetleri bıçak gibi kesen ölümü çok hatırlayın diyen peygamberimizin bu ikazı yol göstersin bizlere.
Önemli olan ne kadar yaşadığımız değil, nasıl yaşadığımızdır. Uzun yıllar yaşamak, yaşlanıp başkasına muhtaç bir hayat, yaşamak değildir. Nefes alırsınız ama her anınız ızdıraba dönüşür. Biz yaratandan hayırlısını dileyelim. Uzun bir ömür değil, bereketli bir ömür isteyelim. Bu günümüzü, yaşadığımız şu anı sanki son anımız gibi değerlendirelim. Dün geçti dostlar, yarınımızı bilemiyoruz. Elimizde sermaye olarak şimdi var. Şimdi yeni bir başlangıç olsun hayatımızda. Kontrol edemediğimiz ömrümüzün, bizi kontrol etmesine müsaade etmeyelim.
Ömrümüzü bereketlendirmenin, güzelleştirmenin yolu onu, ibadetlerle süslemekten geçer. Ahlaklı, erdemli bir Müslüman olmaktan geçer. Hayırlı evlat, halis bir eş, merhametli anne babalar olmaktan geçer. Kırıp dökmeden, incinmeden incitmeden, yaşamaktan, yaşlanmaktan geçer. Özlemek, özlenmek, sohbet meclislerinde aranır olmak, fikrine ihtiyaç duyulan, etrafı tarafından sık sık görüşlerine başvurulan birisi olmak. Bütün bu güzellikler bereket katar ömrümüze.
Bu dünya imtihan yeridir dostlar. O soruları hangi kalemle cevapladığımız değildir önemli olan, doğru cevap vererek yanıtlamaktır bizden beklenen.
Ömür ardına bakmadan hızla gidiyor. Giden günler geriye gelmeyecek. Daha yaşanacak kaç günümüz var bunu bilmiyoruz. Gidenin ardından hayıflanmak yerine, elimizdekinin kıymetini bilmeliyiz.
Rabbim pişman olmayacağımız bir hayat yaşamayı nasip eylesin duasıyla.
Hayırlı cumalar dostlar.