giresunguncel @ gmail.com

Memleket zor günler yaşamaktadır. Batılı ülkelerin Osmanlıyı parçalama planları safha safha yürürlüğe konulmaktadır. Kuzey Afrika, Balkanlar gitmiş, Ortadoğu da ise isyanlar başlatılmıştır. Osmanlı Devleti’nin asker ihtiyacı baş göstermiş bu durum özellikle de gönüllü askerlerle giderilmeye çalışılmıştır.
Bulancaklı Hacı Hafız Mustafa Zeki Kurtuoğlu’da gönüllü olarak askere yazılır. Ülkenin sınırları tehlikeye girdiğinde, Giresunlular hep ön plana çıkmışlardır. Özellikle de ilim adamları ülkenin içerisinde bulunduğu durumu halka anlatmakta ve çözüm yollarını dile getirmektedir. Meydanlar, cami kürsüleri ve minberler, gazeteler, mecmualar beyanname olarak kullanılmaktadır.
Mustafa Zeki Kurtoğlu, 1914 yılında müntesibin ilmiyle beyanname yazarak Giresun’daki gazetelerde yayınlanmış ve iki yüz köye göndermiş, birer nüshada cami kapılarına astırmıştır. Mustafa Zeki, Giresun ve civarında topladığı 104 gönüllü kişi ile 27 Kanuni Evvel 1914’te sancağı çekerek doğu cephesine savaşmak üzere gider ve burada, Murgul’daki alaya müftü olarak tayin edilir.
1914-1918 yılları arasında Doğu Cephesi’nde kalan Kurtoğlu, özellikle 24 Mayıs 1918 tarihindeki Batum muharebelerinde gösterdiği üstün yararlılıklar nedeniyle bir gümüş ve bir harp madalyasıyla taltif edilir.
Giresunlular, Kurtuluş Savaşı öncesi tüm yurt genelinde arayışların ön sıralarında yer alır. Doğu bölgesinde Ermenilerin hücumu, Yunanlıların Bursa’yı işgali Giresunlular tarafından kabul edilemez bir durum olarak görülür ve nefretle kınanır. 7 Temmuz 1920’de Giresun Osman Ağa meydanında bir miting de bir buçuk saat ateşli bir konuşma yapan Kurtoğlu Kur’an-ı Kerim’den ayetler okuyarak yaptığı Giresun halkını coşturur ve Doğu Kafkas Cephesi’ne 850 kişilik bir gönüllü kuvvet sevk edilmesine vesile olur.
Mustafa Zeki Efendi, Giresun halkının ve ülke genelindeki insanların takdirini kazanmıştır. Kurtoğlu’nun konuşmasından sonra gönüllülerden teşekkül edilen 2 alay ve 850 kişilik gönüllü içerisinde Bulancak Şemsettin Mahallesi’nden Tiryakioğlu Hacı Hafız Halil Efendi de var. Torunu merhum Fahri Tiryaki ve aile büyüklerinden bana aktarılan bilgiler şöyledir;
‘Savaş tüm şiddetiyle Kop dağlarında sürmektedir. Kop dağlarındaki bir tepede Rus Kuvvetlerinin Mitralyöz Timi var. Ruslar tepeyi almış, Türk askerleri tepenin dibinde bölük komutanları ve 5 asker bulunuyor ve burada 70-80 m. düzlük alan ve bölük mermi bekliyor. Mermileri bekleyenler içerisinde, Hacı Hafız Tiryakioğlu Halil’de var. Mermiler ulaşır ulaşmaz bölük komutanı cephaneleri çuvalla taşıma emri verir. 5 kişi hemen bölüğe mermileri ulaştırır. Bölük emrine mermiler verildikten sonra bölük aldığı bu yeni cephane takviyesi ile Rus ve Ermeni askerlerini tepeden püskürterek atıyor.
O zaman Tiryakioğlu Halil Efendi, bölük komutanının yanına diğer askerlerle beraber geliyor. Bulundukları tepenin öbür yüzüne döndükten sonra karşı tepede sırt var. Bölük komutanı ile beraber bölük 14 nefer kalmış ve savaşıyorlar. Bölük komutanı Yüzbaşı emrindekilerle tepeyi döndükten sonra karşı tepede meyil aşağı indikten sonra, avcı hattına yatmış ve gizlenmiş, Rus askerleri ayağa kalkarak tüfekleri ile ‘Osman kardeş teslim olun’ diye bağırıyorlar.